Mektubat-ı Geylani - Onikinci Mektup
Ey Aziz,
Mal ve evlad, belli bir zaman için sana verildi. Düşün ki, bir mühlet içindesin. Ancak senin için en uygunu bu mühlet tahtından çıkmandır. O içinde bulunduğun mühlet:
- “Mal, evlad, dünya hayatının zinetidir.” (18/46)
Manasını taşıyan ayet-i kerimenin işareti ile tespit edilmiştir.
Bu fani şeylere dalma…
- “Bizi mallarımız alıkoydu…” (48/11)
Mealini taşıyan ilah cümlede belirtilen meşgaleden kaçın…
- “Onlar, Allah’ı unuttu; Allah da onları unuttu…” (9/67)
Cümlesi gereğince amil! Olan birtakım. Hak’tan nasibi kesilmiş kimseler vardır. Bu korkunç dağın eteğinde oturmuş dururlar. Sen, yükünü al ve onlar arasından çık; bir başka âleme açıl…
- “Allah’tan yardım taleb ediniz…” (7/128)
Emr-i ilahisi gereğince, ondan yardım çöğenini al…
- “Sabikun, sabikun var ya, işte mukarrabun zümresi onlardır…” (56/10)
Cümle-i celilesindeki mana topuna vur…
- “Şunlar var ya, işte onlar Rablerinden gelen hidayet üzeredirler… Ve iflah olanlar da, işte onlardır…” (2/5)
Ayet-i kerimesi ile işaret edilen, hidayet ehli kimselere kavuşmak gayen olsun. Topunu oraya atmaya bak. Ve hedefin o zümre olmalı…
Buraya kadar sayılan işleri bitir; bekle… Hem de ümitle bekle…
- “İman edenleri müjdele… Onlar için Rabları katında yüksek mertebe vardır…” (10/2)
Cümlesi bir müjdedir. Bu müjde postası, bir gün senin de kapını, güler yüzle çalabilir. Hangi güler yüzle bilir misin?
- “Muhakkak Allah, insanlara çok şefkatli ve merhametlidir…” (2/143)
Cümlesinin mana yüzüyle… Ve sana:
- “Rabbinizden size kalb basireti ihsan olundu…” (6/104)
Der; getirdiği fermanı takdim eder…
Bu fermanı ve ihsanı alan kimse, kâinatın remzine muttali olur. Sen de o sırra muttali olduğun zaman:
- “İşte Rabbın sırat-ı müstakimi…” (6/126)
Cümlesindeki manayı anlar; başını yere koyar, o selam yoluna doğru süratle revan olursun…
- “Onlar için cennetler vardır; altından ırmaklar akar…” (2/25)
Mealine gelen ilahi tarifin tenzih makamına doğru ilerlersin…
Yolunda hasretini çekerek yürüdüğün nimete erenleri; yani:
- “Onlar için Rab’ları katında cennetler, mağfiret ve devamlı rızık vardır…” (8/4)
Ayet-i kerimesi ile anlatılan zümreyi sorarsan, hemen:
- “Onlara ki, ezelde, tarafımızdan iyilik verildi…” (2/101)
Cümlesi imdadına yetişir; selam evi sahibi ülkelerinden haber verir ve:
- “Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan…” (5/119)
Mealini taşıyan mana penceresini göz önüne açar…
Haliyle sen de onlardan biri olmak istersin… Kim istemez ki? İşte bu isteğin belirdiği an, karşına şu ferman çıkar:
- “Kim Allah ile yaptığı ahde vefa gösterirse; ona büyük bir ecir verir…” (48/10)
Cenab-ı Hak cümlemizi o ezeldeki ahdine sadık olan kullardan eylesin… Âmin!
Konu Başlığı
Konu Başlığı