Mektubat-ı Geylani - Ondördüncü Mektup


Ey Aziz,

İrfan bir başka haslettir. İnsan, saliki olduğu yolda elde edeceği ilk kıymet, irfandır. Yani marifet duygusu. O duygu, senin iç âlemini kuşatan bir semadır. Orada doğan bir değil, birçok güneş vardır…

Yolun aydın olması için, o marifet semasındaki güneşlerin doğması lazım…

Onun doğması için, halini kemale erdirmen gerek… O kemal ki:

  • “Bugün dininizi ikmal ettim…” (5/3)

Ayet-i kerimesi ile tesbit edilmiştir.

İşte anlatılan marifet semalarındaki güneşler, yine anlatılan kemal burcunda doğduğu zaman…

Sonra…

  • “Din olarak size İslam’ı seçtim…” (5/3)
  • “Nimetlerimi size tamamladım…” (5/3)

Ayet-i kerimesi ile belirtilen nimet mertebesi, bir ihlâs ve muhabbet ister. İşte o mertebeye, ihlâs’a yazılan muhabbet levhası asıldığı zaman…

Ayet-i kerimedeki nurların şimşekleri çakmaya ve etrafı aydınlatmaya başlar…

Yakin gözü açılır…

  • “Allah tarafından sinesi İslam’a açılan mı? İşte o, Rabbından gelen nur üzerinedir…” (39/22)

Mealine gelen ayet-i kerimesi ile işaret edilen halin eserlerini, müşahede etmeye başlarsın… Nerede bilir misin?

  • “Yemin olsun; Rabbından sana Hak geldi…”

Mealini taşıyan cümle-i celilesindeki azamet perdesinde…

Sonra… Evet sonra… Daha başka nelere sahip olacağını anlatalım:

  • “Yerin ve semaların askerleri, Allah’ındır…” (48/4)

Ayet-i kerimesinin esrar ve mana hazinelerine muttali olmaya başlarsın…

  • “Yerde, kâmil bilgi sahibi olanlara nice ayetler vardır… Sonra, nefsinizde de(hücrelerden vücut yapınıza kadar) birçok alametler vardır (ki, hep Allah’ın kudretine, ilmine, azametine ve iradesine delalet eder). Görmüyor musunuz? ” (51/20-21)

Mealine gelen ayet-i kerimedeki, hakaik inceliklerini anlamakla şerefyab olursun…

  • “Her ne yana dönerseniz; veçh-i ilahi oradadır…” (2/115)

Ayet-i kerimesindeki derin mana remizleri ile ihrama girmiş olursun…

Bu halleri böylece müşahade ettikten sonra bir başka aleme geçmen gerek..

Ve bulunduğun hal âleminin bir başka tavır alması icab eder.

İşte bu sebeple, kalb sahanda bir başka rüzgârlar esmeye başlar… Yani feyiz rüzgârları…

İşte o zaman sana:

  • “Rahmetimizi dilediğimize isabet ettiririz…” (12/56)

Mealini taşıyan, fazilet kaynağı ayet-i kerime gözesinden:

  • “Biz aşılayıcı rüzgârlar gönderdik…” (15/22)

Manasındaki fazilet ihsanı zuhura gelir… Hem de:

  • “Allah kullazrına lütuf edendir…” (22/19)

Cümlesi ile belirtilen hibe kaynağından… Ve bütün bu olanlar:

  • “Biz güzel amelde bulunanların ecrini zayi etmeyiz…” (18/30)

Ve bundan sonradır ki:

  • “Allah o kimselerle beraberdir ki; onlar, takva sahibidirler… Ve bunlar öyle kimselerdir ki, Muhsinler vasfını almışlardır…” (16/128)

Ayet-i kerimesinin mana bahçesindeki dallar; şuhud yaprakları salar ve tecelli meyveleri verir… Hem de tam ve olgun…

Yine o bahçelerde:

  • “Bu Allah’ın fazlıdır; dilediğine verir…” (57/21)

Kaynakları kaynamaya başlar… Hem de bir şelale gibi… Nereden bilir misin?

  • “Allah, azim fazilet sahibidir…” (57/21)

Dağların yüceliğinden…

Artık şelaleler akar da akar… Akar da akar… Nereye bilir misin? Kalb vadilerinde onlar için açılan yollarına…

Bu haller olup biterken, belki işin iç yüzünden senin haberin yoktur… Bunların hepsi bir ilahi muhabbetin eseridir. O veriyor… İşte bu haberi sana gayb habercisi şu ayet-i kerimeyi okuyarak anlatır:

  • “O kimseler ki, iman ettiler… Amel-i Salih işlediler… Rabları onların kalbine sevgi verecektir…” (19/96)

Halinden memnunsun. Belki bir ara o halin elinden alınacağını düşünür üzülürsün… Ama sana o hali veren hiç alır mı? Elbette almaz… Alınca daha iyisini verir. Bu sebeple kalbine buna benzer en ufak bir düşünce geldiği an, karşına ilahi bir müjdeci çıkar ve sana şu haberi verir:

  • “Ey kullarım, bugün size korku yoktur… Mahzun da değilsiniz…” (43/68)

Hali anlatıldığı gibi olan kullar, boş mu kalır? Onlar bir başka âlemin malıdır. Onlar, bu âlemden ayrılır ayrılmaz:

  • “Pak, temiz belde… Ve Gafur Rab…” (34/15)

Ayet-i kerimesi ile işaret edilen diyara varırlar. Onlara karşılayıcı Rıdvanlar çıkar:

  • “Rahim Rab’dan selam…” (35/15)

Cümleleri ile onlara, tahiyyat ve selam okurlar…

  • Hoş geldiniz…

Der, güler yüz gösterirler. Sonra onları alır:

  • “Allah onlardan razı oldu…” (5/119)

Manasına gelen ilahi sofraya oturturlar…

İşte onlar; sıra sıra sofralarına oturduktan sonradır ki, şu hitab-ı ilahi tecelli eder:

  • “Orada canlarınızın istediği şey, sizin için vardır… Ve her arzunuz sizin için orada mevcuttur…

Bu, rahmetli ve bağışlayıcı zat-ı ilahiden, size ilk ikramdır…” Bu hitab-ı ilahiden sonradır ki; onlar; bitmez tükenmez bir nimet hazinesine daldıklarını tam anlar; memnun, mesrur ve şadü handan olurlar.

Allah-ü Teâlâ cümlemize nasib eylesin… Âmin.

Tasavvufi Sözler

  • Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi, sonunda sana da dikişisiz elbise giydirecekler...

    Hz. Mevlana Celaleddin Rum'i
  • Maddi hayata meyledenler için hayat deniz suyu içmeye benzer. İçtikçe susarlar, susadıkça içerler...

    Hz. Muhyiddin Arabi
  • Ey ademoğlu; Ey insanoğlu, bizi yaratan Allah`ın emirlerini tutmak mecburiyetindeyiz. Çok nazikâne dikkat edelim.

    Hz. Hacı Ahmet Kayhan Dede
  • Tasavvuf, Hakk'ın, seni senden öldürmesi ve seni kendisiyle diriltmesidir.

    Cüneyd-i Bağdadi
  • Sen insana ulaşmadan Allah'ı nasıl arıyorsun?

    Muhammed İkbal
  • Allahım! İnsanlar seni verdiğin nimetler yüzünden severler; bense seni verdiğin belalar yüzünden severim.

    Hallac-ı Mansur
  • Aşka delilik diyen insan, hayatın sırrına ebediyen bigane kalsın.

    Muhammed İkbal
  • Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım, başım göğe değerdi.

    İmam-ı Azam
  • Bir gün nefsime dedim: gel seninle Rabbime gidelim. gelmedi. Ben de tek başına yürüdüm, gittim.

    Beyazıd-ı Bestâmi
  • Allah' ı bilenler ise, ruhun beynin özü ve hakikatı olan Hak' tan geldiğini müşahade ettiler.

    Ahmed Hulûsi
  • Allah sizin kalıbınıza ve suretinize değil, kalbinizin temizliğine bakar.

    Hz. Muhammed (s.a.v)
  • Bir insanda görülen ameller ve takvadan başka, bir de onun cevher gibi güzel olan gizli amel ve takvası vardır. Bakış gücü olmayanların nazarları, görünen amellerdir. Halbuki biz onlara bakmıyoruz. Biz insanın içine, içindeki sırra bakıyoruz.

    Şeyh Hariri
  • Bir kimse kendi hakikatine arif olursa, hiçbir itikat ile kayıtlı olmaz.

    Muhiddin Arabi
  • Bütün maşuktur, aşık perdedir. Diri maşuktur, aşık ölüdür.

    Hz. Mevlâna
  • Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder.

    Gazâli
  • Eğer bir müminin kalbini kırarsan Hakk'a eylediğin secde değildir.

    Yunus Emre
  • Ey birader, sen ancak bir düşünceden ve fikirden ibaretsin. Üst tarafın kemik ve A'sab sinir ve adalât (kas) ve elyaftan (insan ve hayvanda adaleleri meydana getiren ince lifler) ibarettir.

    Hz. Mevlana
  • Hakikât yolu, aranmakla bulunmaz. Ama Bulanlar ancak arayanlardır.

    Beyazıd-ı Bestâmi
  • Hakikatte Arş ve Beytullâh, Allah'ı bilen arifin kalbidir.

    Muhyiddin Arabi
  • Hakkın Rahmeti bizim günahlarımızdan büyüktür.

    Muhyiddin Arabi
  • Her kişinin iki resülü vardır. Biri zahir, diğeri batın. Zahir dildir, Batın gönüldür. Dil Muhammed'e, gönül Cebrail'e benzer.

    Hacı Bektaş-ı Veli
  • Her şey maşuktur , aşık bir perdedir. Yaşayan maşuktur , aşık bir ölüdür.

    Hz. Mevlâna
  • İnd-i Sânî'de, bütün mahlûk TEK bir NOKTADIR; Kâinâtın cümlesi bu, NOKTA da bir NÜKTEDİR!

    Ken'ân Rifâî
  • İstesem sırf fatiha suresinin tefsiriyle yetmiş beygiri yüklerim.

    Hz. Ali
  • Kendimi arıyorum, gören varmı?

    Erzurumlu İbrahim Hakkı
  • Kerem, dünyayı ona muhtac olana vermen ve kendisine muhtac olduğun Allah'a yönelmendir.

    Ebu Hafs
  • Kimde sevgi varsa, Allah'ın varlığı ondadır.

    Hz. Mevlâna
  • Kimi aşık görürsen, onu maşuk bil. Zira o aşka nisbetle hem aşıktır, hem de maşuktur.

    Hz. Mevlâna
  • Kur'an insanlara pek çok şeyi sembollerle anlatırken; tasavvuf ise baştan sona, serâpa sembol ve mecazdır.

    Ahmed Hulûsi
  • Maddi hayata meyledenler için hayat deniz suyu içmeye benzer, içtikçe susarlar, susadıkça içerler.

    Muhiddin Arabi
  • Musibetin sevabına talip olmaklığın, musibeti çekmekte iken de varsa, zahidsin.

    Hz.Muhammed (s.a.v)
  • Nazar ve nefes az kaldı kaderi geçecekti. Nefes ve nazardan Allah'a sığının.

    Hz.Muhammed (s.a.v)
  • Nokta, tüm çizgilerin esasıdır.

    Hallac-ı Mansur
  • Okunacak en büyük kitap insandır.

    Haci Bektasi Veli
  • Ölüm, yaradılmışın Yaradan'a kavuşmasıdır,Şeb-i arus'dur.

    Hz. Mevlâna
  • Sevgin yoksa, dost arama.

    Şeyh Sâdi
  • Algılanan varlığın, Hakkın vücudu olduğunu müşahade, vahdet-i vücud'dur.

    Ahmed Hulûsi
  • Tasavvuf zamanı en uygun bir şekilde değerlendirmekten ibarettir.

    Ebu Siad-i Ebu'l Hayr
  • Tasavvuf, Allah ile olan muamelenin saflığıdır. Bunun aslı da dünyadan yüz çevirmedir.

    Cüneyd-i Bağdadi
  • Tasavvuf, bila-alaka (hiçbir bağ olmadan) tamamiyle Allah ile olmandır.

    Cüneyd-i Bağdadi
  • Vücudun, ilmi ilahide, ilimden ibaret olduğunu müşahade, vahdet-i şuhud'dur.

    Ahmed Hulusi

Hakkı Dedemizin Bütün Derslerine ulaşmak için tıklayınız...

Misafirhanemiz

Dervish Guest House

Site Kullanım Sayacı